Marmara Üniversitesi (MÜ) Atatürk Eğitim Fakültesi Okulöncesi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ozana Ural, COVID-19 salgını nedeniyle evde kalmak zorunda olan çocuğun çevrimiçi okulla anne-baba eğitim desteği alsa bile akranlarıyla etkileşimden, hareket etmekten ve oyun oynamaktan kısmen mahrum kaldığını söyledi
Okulöncesinin, sosyal etkileşimin en fazla kullanıldığı eğitimin ilk basamağı olduğunu anlatan Prof.Dr. Ural, şöyle konuştu:
“Ailesinden sonra akranları, öğretmenleriyle bir arada sosyal dünyayı tanımaya ve etkileşimde bulunmaya çalışan çocuğun tüm gelişim alanları dikkate alınarak yapılan uygulama ve etkinlikler, çocuğu geliştiren, ilkokula hazırlayan çalışmalardır. Koronavirüs yüzünden evde kalmak zorunda olan çocuk, online okul desteği, anne-baba eğitim desteği alsa bile akranlarıyla etkileşimden, hareket etmekten ve oyun oynamaktan kısmen mahrum kalıyor Eve kapanan, eğitimden kısmen yararlanabilen özellikle 3-6 yaş çocuklar akran etkileşiminden mahrum kaldı. Çocuklar grup ve hareketli oyunları oynayamadığından veya açık alanlara çıkamadığından gelişme göstermede zorluk yaşadı Psikososyal açıdan da çocuklarda sorunlar görülebiliyor. Bazı ailelerde koronavirüs konusunun çocuğun anlayamayacağı şekilde konuşulması korkulara neden olabiliyor. Korku ve kaygı duyguları yaşayan çocuklar bu olumsuz etkilenmeyi dile getirmede zorluk çekebiliyor. Çocuklarının tırnak yemeye başlama, sık sık kötü rüya görme, uyku ve beslenme düzensizliği gibi farklı davranışlar sergileyip, sergilemediği takip edilmeli. Aileler çocuklarının beden sağlığı yanında ruh sağlığını da düşünmeli. Çocukların beden ve ruh sağlığı için aileler hekim ve pedagoglardan evde yapılması ve yapılmaması gerekenleri öğrenmeli. Koronavirüs kaynaklı ölümler çocuğun yanında konuşulmamalı, televizyonda ilgili haberleri izlemesine izin verilmemeli.
Haziran ayı başında okulöncesi eğitim kurumuna devam etmeye başlayan çocuklar, aileler ve öğretmenler, belirsizlik nedeniyle eğitime adapte olamadı. Bahar döneminde uygulanan eğitim programları tam anlamıyla yapılamadığı. Ayrıca haziranda okulda yüz yüze eğitime devam eden çocukların performansları ve başarıları konusunda olumlu bir şey söylemek de zor. Çevrimiçi eğitim çocukların mahrumiyetinin giderilmesi için bir yol oldu. Çok başarılı örnekleri olan online eğitimden ne yazık ki çok az okulöncesi eğitim çağındaki çocuk yararlanabildi. Evde kalan çocuğa online eğitim verilebilmesi için teknolojik desteğin (tablet, bilgisayar, internet bağlantısı) sağlanması, ailenin online uygulamaları çocuğuyla yapabilmesi için eğitim alması, öğretmenlerin bu konuda hazırlıklı olması, psikolojik danışman ve rehberlerin çocuk, aile ve öğretmenler için ulaşılabilir olması gerekiyor. Bu destekler sağlandığında okulöncesi eğitim programının bir kısmının online yapılması evde kalmak zorunda olan çocuklar için uygun bir uygulama olabilir. Uzaktan eğitim günümüzde ‘eğitim süresinin üçte ikisi uzaktan, en az üçte biri yüz yüze’ olmak üzere daha ileri yaşlar için dizayn ediliyor ve her uzaktan eğitim öğrencisine akademik ve psikolojik rehber danışman atanıyor, uzaktan eğitim sistemine uygun hazırlanmış eğitim materyali veriliyor. Uzaktan eğitim sisteminin iyi ve etkili işlemesi için gerekli bu donanım ve materyalleri daha ileri yaşlar için bile sağlayamamışken, okulöncesi çağdaki çocuklara uzaktan eğitim sistemiyle eğitim verirken güçlükler yaşanacağı ortada.
KORONAVİRÜS, BEKLENMEDİK ŞEKİLDE HAYATIMIZA GİRDİ
Koronavirüs hiç beklenmedik şekilde yaşamımıza girdiği, insanları uyum sağlamaya zorladı. Eğitimin her kademesindeki öğrenciler güçlük yaşadı. Bu durumda en çok kullanılan çözüm yolun uzaktan eğitim sistemi. Teknolojiye ulaşamama pek çok öğrencinin başta gelen sorunu. Milli Eğitim Bakanlığı da öğretmenleri bu sisteme uygun eğitim vermek üzere hızla hazırlamaya başladı. Teknolojiyi öğrencilere sağlamada çeşitli çabalar sarf edilmiş, bir hayli yol alındı. Öğretmenlerin uyumu daha hızlı oldu. İlköğretim ve sonrası düzeylerde hala sıkıntılar yaşanmasına rağmen, biraz gayretle sorunlar aza inecek gibi duruyor. Okulöncesi eğitim düzeyinde okulda etkileşim, bire bir ve grup uygulamalarıyla oyun çok önemli olduğundan sorunlar derinleşiyor. Uzaktan eğitim sistemini kullanmak bu pandemi sürecinde en akılcı karar olduğundan, erken çocukluk dönemindekiler için olası sorunları en aza indirecek çözümler aranmalı. Okul-aile işbirliği sağlamak, aileleri evde çocuklarının eğitimine destek olmak üzere eğitmenin çözümler arasında. Çevrimiçi aile eğitimleri çok dikkatle hazırlanarak anne-babalara sunulmalı. Evde kalan okulöncesi çocuğa aile desteği olmadan etkili eğitim vermek zor. Çevrimiçi eğitime ulaşamayanlar için de alternatif çözüm yolları aranması gerekiyor. Diğer bir önemli konu da erken çocukluk eğitimleri uygulayan kurumlar hakkındaki kafa karışıklığı. Kreş, yuva, gündüz bakım evi, anaokulu, ana sınıfı terimlerinin aynı anlamları içeriyormuş gibi kullanılıyor. Okulöncesi eğitimle erken yaştaki çocuğa bakım hizmeti sağlanması farklı. Elbette bir okulöncesi eğitim kurumunda çocuğun yeme-içme, uyku gibi bakımı da sağlanır ama temel amacı bu yaş çocuklarının gelişimi için bilimsel bir eğitim programı uygulamak. Bu eğitimi de ülkemizde diğer tüm alanlardaki öğretmenlerin yetiştirildiği üniversitelerin eğitim fakültelerinin dört yıllık okulöncesi eğitimi mezunu öğretmenleri verir. Okulöncesi eğitim kurumunun yaşı küçük çocuklar için temel eğitim verilen bir ilk basamak olduğu iyi anlaşılmalı. Milli Eğitim Bakanlığı da okulöncesi eğitimin temel eğitimin ilk basamağı olduğunu, orada görevli öğretmenlerin sınıf öğretmeni, ortaokul öğretmeni gibi kendisine bağlı olarak çalışan öğretmenler olduğunu biliyor ve buna göre davranıyor. Bu pandemi sürecinde almamız gereken pek çok ders var. Bunlardan biri okulöncesi eğitimin erken yaştaki çocuklar için kritik önemi olduğu ve tüm çocuklarımıza bu eğitimi verebilmek için elimizden geleni yapmamız gerektiği.”